SEFİR VE KONSOLOSLUKLARA TEBLİĞ MAHİYETİNDE AÇIK MEKTUP

12-09-2017

SEFİR VE KONSOLOSLUKLARA TEBLİĞ MAHİYETİNDE AÇIK MEKTUP

 

Hamd, Alemlerin Rabbine; Salat veselâm, âlemlere rahmet olarak gönderilen Hazret-i Muhammed'e ve ondan yana olanlara!

Ey müslüman bir milletin veya İslâm olmayan bir rejimin temsilcileri!

 

Önce birkaç ayet meali:

1- Hüküm, (hakimiyet, kayıtsız ve şartsız) Allah'ındır. O emretti: Kendisinden başkasına ibadet (ve ubudiyette bulunmayacak ve ancak kendisine kulluk) edeceksiniz. İşte dosdoğru din bu! Lakin, insanların çoğu bilmezler. (Yusuf, 40)

2- "Dinde ikrah yoktur. Doğruluk sapıklıktan ayrılıp seçilmiştir. Artık kim, tağuta küfreder (red ve inkâr eder) ve Allah'a iman ederse, işte o, ayrılması olmayan sağlam bir kulpa sarılmıştır. Allah, her şeyi hakkıyla bilir ve işitir. " (Bakara, 256)

3- "Sakın zulmetmiş olanlara en uzak meyille meyletmeyin, sonra size ateş çarpar." (Hud/113)

4- "O gün dostlar, birbirine düşmandır. Yalnız takva sahipleri müstesna!" (Zuhruf/67)

5- "Yüzleri ateşte (pişirilip) çevrildiği gün derler ki, Eyvah bize! Keşke Allah'a itaat etseydik, Peygambere itaat etseydik! Ve derler ki, Ey Rabbimiz! Biz beylerimize ve büyüklerimize itaat ettik de onlar bizi yoldan sapıttılar. Rabbimiz! Onlara azaptan iki kat ver ve onları büyük bir lanetle lanetle!" /(Ahzab-66-68)

6- "Ateşin içinde birbirleriyle tartışırlarken, zayıf (me'mur) olanlar, büyüklük taslayanlara (amir makamında bulunanlara) dediler ki: Biz size uymuştuk. Şimdi siz, bu ateşten küçük bir parçayı bizden savabilir misiniz? Büyüklük taslayanlar da dediler ki: Hepimiz de onun içindeyiz, Allah kullar arasında böyle) hüküm verdi. (Biz kendimizi kurtardık mı ki, sizden azabı hafifletelim? Ateştekiler, cehennemimn bekçilerine dediler ki: (Ne olur) Rabbinize dua edin de hiç değilse bir gün, bizden azabI hafifletsin! (Bekçiler) dediler ki: Size peygamberleriniz (veya varisleri..) mucizelerle (delillerle) gelmezler miydi? Evet, (geldilerdi!) dediler.  (Bekçiler): O halde kendiniz dua edin dediler. Kafirlerin duası da hep sapıklıktadır (çıkmazdadır).. (Mü'min-47-50)

7- Ey kavmim! Neden ben sizi kurtuluşa çağırdığım hâlde, siz beni ateşe çağırıyorsunuz? Siz beni, Allah'ın inkâr etmeye ve bilmediğim şeyleri ona şirk koşmaya çağırıyorsunuz; bense, sizi O aziz ve çok bağışlayana çağırıyorrum." (Mümin/ 41-42) (Bunlar, Musa Aleyhisselâm'ın hitabesi)

8- "Rabbimizin ayetleri gelince onlara inandık diye sen bizden intikam alıyorsun! (Öyle mi?) Ey Rabbimiz! Üzerimize sabır dök ve bizi müslümanlar olarak öldür!" (A'raf/126) (Firavn'ın ölüm tehdidine karşı Musa Peygamber'e inanan sihirbazların cevabı)

9- ve Allah, mü'minlerin üzerine kâfirlere asla yol vermeyecek (hakimiyyet ve velayet hakkı tanımayacak..) (Nisa/141)

10- "Kendilerine apaçık ayetlerimiz okunduğu zaman, kâfirlerin yüzlerinde inkar (belirdiğin)i anlarsın. Neredeyse kendilerine ayetlerimizi okuyanların üzerine saldıracaklar. De ki: Size bundan (bu kin ve öfkenizden) daha kötü bir şey haber vereyim mi? Ateş! Allah onu kâfirlere vadetmiştir. Ne kötü sonuçtur (o)! (Hacc/72) ve son;

11- "İndirdiğimiz açık delilleri ve hidayeti -biz kitapta insanlara açık açık belirttikten sonra- onları ketmedenler (var ya), işte onlara hem Allah lanet eder, hem de lanetçiler lanet ederler." (Bakara/159)

Biz ve siz:

Bizler kim? Sizler kim? Önce, mezkûr ayet-i celilelerin ışığı altında ve etrafında tanışalım:

BİZLER

Bizler, Elhamdülillah, müslümanız; Allah'ın hakimiyetine, Hz. Muhammed (S.A.V.)'in peygamberliğine inanan; Kur'ân'ın anayasa, şeriatın kanun, devletin İslâm devleti olmasını isteyen; tağutları red ve inkâr edip kabul etmeyen ve aynı zamanda bütün bunları bilme yolunda mahrûm bırakılan, bunlardan haberdar olmayan ve olamayan, bunlaru yarım veya yanlış bilip kabul e tasdikten imtina' eden ve cehaletine kurban giden makam ve mevkii ne olursa olsun! -Fert ve cemaatlere: Yani; işçi ve işverenlere, âmir ve me'murlara, öğretmen ve öğrencilere, asker ve siyasilere, polis ve jandarmalara, hâkim ve savcılara, hacı ve hocalara, kadınlara ve kocalarına, devletin başındakilere ve valilere... hasılı, istisnasız bütün bir millete tebliğ eden ve bunun için yola çıkan ve bu arada Allah'tan başka kimseden korkmayan, şehid olmayı da böyle mübarek bir cemaatin başında ağır mes'uliyet taşıyan bir kişiyiz.

Keza; bizim ne partimiz var ne de martimiz. Falancı veya filancıda değiliz.İran hakkındaki görüşümüz belli ve açıktır; Eh-li Sünnet uleması Şia Mezhebi hakkında ne düşünmüş, neye karar vermiş ise,  tekfie etme yoluna girmeyip hepsi ehl-i kıbledirler ve müslümandırlar, demişlerise, biz de öyle diyor ve müslüman olduklarını kabul ediyoruzve buna göre bu millete karşı durum ve tutumumuzu ayarlamış bulunmaktayız ve bu halimiz, müslüman oluşumuzun ve sünni oluşumuzun bir gereğidir ve her müslüman da bundan farklı düşünemez ve düşünmemelidir. Yoksa biz, ne biat etmişiz ne de şii olmuşuzdur. Esasen, o kardeşlerimiz bizden böyle şeyler istemiyorlar ve istemediler. Buna binaen; hakkımızda başka türlü söyleyenler yalan söylüyor ve iftira ediyorlar. Onları ispata davet ediyoruz.

Ve yine biz diyoruz ki;kaynağımız Kur'an örnek ve önderimiz Hz. Muhammed'dir. müslümanız ve müslümanlardan biriyiz. Adımız ne olursa olsun, mühim değil!..

Keza biz,ne millet düşmanıyız ne de vatan haini!Millet bizim milletimizdir; vatan da bizim vatanımızdır, toprakları ecda kanıyla sulanmıştır. Mehmetçikler de bizim evlatlarımızsır... Biz bunlara karşı değiliz. Karşı olamayız da.

Biz; milletimizin din ve imanına, tarih ve kültürüne, örf ve adetine  şahsiyet ve seciyyesine, kitap ve sünnetine uymayan zihniyete karşıyız. Biz;Kur  'an'ı anayasa olmaktan ,şeriatı kanun olmaktan kaldıran, devleti İslam'dan ayıran puta ve put kanunlarına karşıyız. Biz zulme karşıyız, biz haksızlığa karşıyız, biz hürriyetsizliğe karşıyız, biz fanileri putlaştırıp, onlara ilâh diyen ve dedirten kâfirlere karşıyız, biz gençleri kamplara ayıran, hapishaneleri anarşist dedikleri bu gençlerle dolduran Kemalizm cereyanına karşıyız, biz faiz müesseseleri kurup sömürü düzeni getiren ,ticari hayatı felce uğratan, devleti korkunç rakamlara balığ milyarlar borca sokan, elli altmış yıldır kalkınma teranileriyle oyalayan ve fakat fakir ve muhtaç duruma düşürüp gayr-i müslim ülkelere işçi olarak salan ve o vatandaşlarımızı, hususiyle genç neslini kültür ve kökünden  kopma tehlikesiyle karşı karşıya bırakan devlet politikasına karşıyız ve nihayet biz,tağut ve put rejimlerine ve karşı olmaya da devam edeceğiz.

Mecburuz ve sorumluyuz:

Ve, yukarıda sıraladığımız ve daha nice benzeri şeylere karşı olmamız, imanımızın gereği, dinimizin icabıdır.Dolayısıyla böyle olmak mecburiyetindeyiz. Aksi halde bunun hesabını veremeyiz. Ahirette siz bile, bunların hesabını bizden sorar, hakkımızda şikayetçi olur ve;''Yarabbi!Bunları lanetle!..Çünkü bunlar, mallarından ve canlarından korktular de bize senin ayetlerini anlatmadılar...'' dersiniz.

Binaen aleyh;biz, Allah'tan korkar lânete uğrama ve mel'un olma durumuna düşmekten yine Allah'a sığınırız. (Yukarıda mealini verdiğimiz, Bakara suresinin 159. aterini bir kez daha okuyun!..)

İşte biz:

Ve işte biz, buyuz!Herkes bizi, içinde bulunduğumuz hareketi ve bu hareketi yürüten müslümanları böyle bilsin!Sizler de böyle bilin! ..Tenkide açık, munazaraya hazırız ve açığız; gizli japalı bir tarafımız yoktur. Hatalarımız varsa yazılsın!İlim adamları fikir adamları yazsın! Laf istemeyiz, yazılı isteriz!.. İşta meydan!..

Ve nihayet ; biz,buyuz ve, inayet-i hakla böyle olmaya devam edeceğiz...

Şimdi sıra sizde:

Yukarıdaki satırlarımızda sefir ve konsolos olan sizlere hitapetmiş,''Siz kim, biz kim?''sualine cevap vermeye , bu arada, teşkilat olarak bizim kimler olduğumuzu açık açık anlatmaya tanıtmaya çalışmıştık.Şimdi sıra size gelmiştir.'''Sizler kimlersiniz?''sualinin cevabını arayalım:

 Sizler, ya müslüman bir milletin temsilcileri ya da İslam olmayan bir rejimin bekçileri:

Birinci şıkkı kabıl ettiğiniz ve ettiğimiz takdirde sizlere söyliyeceklerimiz ve tebliğ edeceklerimiz var:

a)Temsil ettiğiniz müslümanlar gibi yaşayacak, onlar gibi inanacak, ibadet ve taatını onlar gibi yapacak, terbiye ve ahlakta onlar gibi olacak,giyim ve kuşamda onlara benzeyeceksiniz. Keza;onlar gibi:''Hakimiyyetin kayıtsız ve şartsız millete değil, Allah'a ait'' olduğunu kabul edip Kur'an'ın anayasa, şeriatın kanun, devletin İslam devleti olmasına çalışacaksınız..

b)Harama yanaşmıyacaksınız;içki sofrasına, kumar masasına oturmayacaksınız, kendileriniz de hanımlarınız da iffet ve namusa toz kondurmayacaksınız..

c)Müslümanlara karşı hürmet ve saygılı olup, onların sakal ve şalvarıyla uğraşmayacaksınız, hanımlarının ve kızlarının başörtülerini hor görmeyeceksiniz.Şeriat-i Garraya hürmetkar olup, Hübele ve Hübel kanunlarına karşı olduklarından dolayı, onları put rejimine jurnal etmeyeceksiniz. Ve;'Pasaportunuz elinizden gider veya elinizden alırız'' gibi sözlerle müslümanları tehdit edemezsiniz ve etmeyeceksiniz. Neden?Çünkü, onlar efendi, sizler ise onların temsilcileri ve hadimlerisiniz. Onlar müslüman sizler de müslümansınız.Onlar; vicdanlarının sesini duyuyor, imanlarının icabını, dinlerinin gereğini yerine getiriyorlar.Sizler de yabancı ülkelerde onları temsil ediyor; bu müslüman milletin inanış ve ibadetini, kültür ve tarihini, şahsiyet ve karakterini, örf ve adetini aksettiriyor ve yansıtıyorsunuz. Binaenaleyh, yabancılar sizlere bakacak, sizinle , sizin hareket ve davranışlarınızla bağlı bulunduğunuz ve temsilciliğinizi yaptığınız bu müslüman milleti tanıyacaklardır. d)Sakın bize kızmayınız; bu tebliğ yazılarını kiraren derin düşününüz.. Şayet kızarsanız, Hz. Musa'nın ve imana gelen sihirbazların dedikleri  gibi, bizlerde size deriz ve yukarıdaki satırlarda, 7. maddede mealini  verdiğimiz mü'min suresinin 41. ayetinin sümulüne girdiğinizi haber veririz. Çünkü biz tebliğciyiz ve bu hakikatleri sizlere tebliğ ediyoruz....

İslâm olmayan bir rejimin bekçileri:

Ey Sefir ve Konsoloslar! şayet sizler, ikinci şıkkı kabul ediyorsanız, o zaman da size söyleyeceklerimiz ve tebliğ edeceğimiz çok şeyler var: Bir kere sizler; İslâm olmayan, dinle ve imanla ilgisi bulunmayan, üstelik dini,  imanı yok etme hedefini güden "Tağuti" bir sistemin, put kanunlarının bekçiliğini yapıyorsunuz, demektir. O zaman sizler dinden ve imandan mahrum, millete yabancı, ne olduğu belirsiz, hübele kul olmuş, onun bekçiliğini üzerine almış duruma düşmüş olursunuz ki, o taktirde müslüman bir milleti  temsil etme vasfına sahip değilsiniz veya bu vasfı kaybetmiş olursunuz. 9. maddede kaydedilen ayetin mealini bir daha dikkatle okuyunuz. Ve: Biliniz ve inanınız ki, size karşı yapılacak tebliğ mevzusu değişmiş olacaktır. Çünkü  "Her makamın bir meali" vardır. Her hastanın tedavisi  bir değildir. Sizler, İslâm olmayan bir rejimin bekçiliğini yaptığınıza göre, sizde mühim bir hastalık vardır. Hem ölüme götürecek bir hastalık bu! Bu hastalığın ismi "Nifak" tır. Zira nifak, içi başka dışı başka bir hastalıktır ve tedavisi de çok zordur. Müslümanları gördüğünüzde "Bizde müslümanız, bizim de imanımız vardır.. Amma velakin; biz şeriatçı değiliz. Şeriat gericiliktir, mürteciler şeriatçı olur, gericiler, yobazlar şeriatçı olurlar!.." dersiniz. Bekçiliğini yaptığınız rejimin adamlarını, yani kemalistleri, hübelin kullarını gördüğünüzde de "Biz sizdeniz ve sizin gibi rejime bağlıyız, ataya bağlıyız.  Rejime toz kondurmayız.. Zaman zaman biz müslümanız diyoruz amma, şeriatçı olmadığımızı da müslümanların o gericilerin yüzlerine karşı söylemeyi de asla ihmal etmiyoruız. Evet; bizler de kemalistlerdeniz, Mustafa Kemal'in ilke ve inkılaplarına bağlıyız ve bu inkılaplara toz kondurmayız.." dersiniz. İşte mübtela olduğunuz hastalığın teşhisi bu! Nifak hastalığı, tağut hastalığı. Daha açık bir ifade ile put hastalığı! Dolayısı ile korkunç bir hastalık; ebedi cehennemlik yapan bir hastalık!..

Tedavisi:

Mübtela olduğunuz hastalığın teşhisi yapıldıktan sonra, sizleri tedavi etmek, cehennemlik olmaktan kurtulmanıza vesile olmak üzere, tebliğ ediyor ve diyoruz ki:

1- Herşeyden önce Bakara suresinin256. ayetinde ki!. maddede mealini verdik, beyan edildiği üzere,''Tağut'' u red ve inkar edeceksiniz. Kemalizm adına ne kadar ilke ve devrimler varsa, hepsine bir çırpıda ''Hayır!''olmaz diyeceksiniz ve elinizin ters tarafıyla onları iteceksiniz ve ilave edip bunlar put kanunlarıdır, bunlar şirk kanunlarıdır, bunlar küfür ve kafir kanunlarıdır. Bunları icadedenler de bunlara inananlar da bunlarla hükmedenler de Maide suresinin ayetleri gereğince kafirlerdir, zalimlerdir, fasıklardır..diyeceksiniz.

Bunlara candan inanmak, bağlanmak ve mudafaa  etmek şöyle dursun, en ufak meyille meyletmek bile 3. maddede mealini verdiğimiz Hud suresinin 113. ayeti kerimesi vechiyle ,cehennem ateşinin çarpmasına vesile olur, işte böyle bir akıbete düşmekten kendinizi koruyun!..Bu noktalardan hareketle:

1-Bilecek ve inanacaksınız ki Allah birdir; eşi ve benzeri yoktur, şeriki ve naziri yoktur. Mülk O'nun, kainat O'nun, ins ve cin O'nun, her şey O'nun! insanlar da O'nun!.Herkes Allah'ın mülkünde yaşıyor ve O'nun nimetleriyle yaşıyor ve O'nun nimetleriyle barınıyor. Bir gün gelecek bu nimetlerin hesabı tek tek sorulacaktır!..

2-Bilecek ve inanacaksınız ki, sizi kitabınız Kur'an örnek ve önderiniz Hz. Muhammed (S.A.V.)dir. Kaynak olarak Kur'an'ı, örnek ve önder olarak da Hz. Muhammed'i alacaksınız, kabul ve tasdik edeceksiniz.''Hakimiyetin kayıtsız şartsız ve Allah'a ait olduğunu''O'na mahsus bir hak olduğunu, O'ndan başka bu hakka kimsenin sahip olmadığını ve olamayacağını kabul ve tasdik edeceksiniz ve siz de maiyetinizdekilere bunları tebliğ edeceksiniz.

3-Bilecek ve inanacaksınız  ki, Kur'an'ı anayasa olmaktan kaldırıp kendi kafalarına göre anayasalar yapmak, kanunlar çıkartmak,demek; Peygamber'e karşı, Kur'an'a karşı, İslam Dinine karşı ve nihayet Allah'a karşı harp ilan etmek demektir. Mücadele suresinin 5. ayetine bakıla!

4-Bilecek ve inanacaksınız ki, İslam dini bir bütündür, parçalanamaz. Bölümleri, ruhla beden gibi, birbirini tamamlar. O halde dini devletten, devleti dinden ayırmak mümkün değildir. Böyle bir yola gitmek demek, dini de devleti de katletmek, hançerlemek demektir. Çünkü din, devletsiz kalır, devlet de dinsiz bir devlet olur. ..

5-Bilecek ve inanacaksınız ki müslüman ahiret de namaz ve oruç gibi ibadetler; nasıl dinin birer bölümü, ayrılmaz birer parçaları ise, devlet de siyaset de dinin birer bölümü ayrılmaz birer parçalarıdır.

6-Bilecek ve inanacaksınız ki, müslüman ahirette namaz ve orucundan nasıl sorulacaksa, hesabını vermediği takdirde nasıl cezaya müstahak olacaksa ,devletten de yani, İslam Devleti varsa onu korumaktan, yoksa meydana getirme konusunda canla başla çalışıp çalışmadığından da öylece sorulacak, hesabını vermediği takdirde cezasını çekecektir.

7-Bilecek ve inanacaksınız ki,İslam Dini ,sadece iman ve ibadetten ibaret değildir;aynı zamanda onun devleti de vardır, siyaseti de vardır. Devletsiz ve siyasetsiz bir İslam Dini düşünmek mümkün değildir..

8-Bilecek ve inanacaksınız ki, İslam Dini ve onun kitabı Kur'an'ı Kerim; cihan şümul bir anayasa, evrensel bir hukuktur. İnsanca ve İslâm'ca yaşamanın yolu, ancak Kur'an'dan geçer, Allah'ın rızasına ve cennetine gidiş yolu, ancak Kur'an'dan geçer.

9- Bilecek ve inanacaksınız ki Hz. Musa'ya karşı çıkan Firavun'lar, Hz. İbrahim'e karşı çıkan ve ''Allah birdir..''dediği için onu ateşe atma küstahlığını gösteren Nemrut'lar ve son peygamber Hz. Muhammed'in getirdiği ve tebliğ ettiği Kur'an ve şeriat kanunlarını kaldırıp, yerine aciz ve cahil kişilerin yaptığı cahiliyyet kanunlarını koyan Mustafa Kemal'ler, Allah'a karşı çıkan, Allah'a karşı isyan eden, Allah'a karşı başkaldıran, kafa tutan, dine karşı savaş açan birer put birer tağuttur. Bunların safında yer alanlar, bunları savunanlar, bunların yolunda ve izinde olanlar da bunları Rab edinmiş, bunlara kul olmuş, müşrik olmuş putperest olmuşlardır.(Tevbe Suresinin 31. ayetine bakıla!). Ve onlarla beraber cehenneme atılacaklardır. Bin pişman olacaklar ama, fayda vermeyecektir. Putlarının da kendilerinin de azapları iki kat olacaktır..(5. maddede mealini verdiğimiz ayete bakıla!).

9-Bilecek ve inanacaksınız ki, sizin dostunuz Allah'tır, O'nun peygamberidir ve acı da olsa size hakkı açık açık tebliğ edenlerdir. Yoksa; size yaltaklık yapan, yüzünüze gelip dalkavukluk yapan, sizden korktuğundan dolayı hakkı söylemeyip ketmeden saray mollaları, paralı askerler değildir. Biliniz ki ,bunlar size en büyük düşmandır. Sisler de onlara düşman olacak ve en büyük lanetle lanetlenmelerini isteyeceksiniz. Ama iş işten geçmiş olacaktır.(4. maddede ki Zuhruf/67'i tekrar okuna!).

10-Ve nihayet bilecek ve inanacaksınız ki, size yapılan bu tebligat doğrudur, İslam'ın ruhuna da metnine de uygundur.Şayet tereddüdünüz olursa,''Hayır bunlar yanlış tır, İslam'da böyle şeyler yoktur..''derseniz bunun da kolayı vardır.O da Diyanetin bütün hocaları elinizde ve emrinizdedir.Bunları toplayın okusunlar bu yazıları, alsınlar kalemi ellerine, cevap yazsınlar!Biz laf istemeyiz babayiğit iseler, kendilerinden yazılı cevap istiyoruz.!

Ve bu sizinde pek tabii hakkınızdır. Bunları yazıp sizlere tebliğ etmeye nasıl bizim yerden göğe kadar hakkımız varsa ve farz mahiyetinde bir görevse, sizin cevap yazdırmanız da öylece hakkınızdır. Bunu yapabilirsiniz, ama ,bu tebligatı yapanları tehdit edemezsiniz; pasaport ve vesaire ile korkutamazsınız, rejime jurnal edemezsiniz.Buna hakkınız yoktur. Günah üstüne günah olur. Bu günahların altın da ezilip gidersiniz.Ve bu arada yine bileceksiniz ki,tehdit yoluna gitmeniz, bağırıp  çağırmanız, haksızlığınızın ve acizliğinizin bir ifadesi ispatıdır.Fikre fikirle ilme ilimle cevap veremiyor, karşı çıkamıyorsunuz da kaba kuvvete baş vuruyorsunuz. Ve bu, akıl kârı değildir. ilim adamının ve medeni bir insanın yapacağı  iş değildir!..

Şimdilik burada bu tebligatı noktalıyor, cevap bekliyor,cümleye basiretler,hidayetler ihsan etmesini Cenabı- Haktan dua ve niyaz ediyoruz.Selâm doğru yolda olanlara!..

 

TEBLİĞ MAHİYETİNDE AÇIK MEKTUPLAR - CEMALEDDİN BİN REŞİD  رحمة الله عليه


RISALE

ZÄHLER

Heute 2725
Insgesamt 4690893
Am meisten 42997
Durchschnitt 1753