13-09-2017
UNUTULAN VE UNUTTURULAN SÜNNET: SARIK
Bir asra yakın bir zamandan beri “Sarık” sünneti unutturulduğundan Ebu Davud'un Sünen’inde geçen hadis'leri ve bu hadis’lerle ilgili “Avn'üI-Mâbud fi Sünen- i Ebi Davud” isimli şerhinde geçen açıklamaları da kaydetmek suretiyle daha da açıklık kazandırmak yerinde olacaktır:
1- Hz. Cabir'in rivayetine göre, “Allah Resulü (s.a.v.) Mekke'nin fetih günü Mekke’ye girerken üzerinde siyah bir sarık vardı.”
Şarih Muhammed Şemsül-Hak Abadi şu ilaveyi yapmakta:
“Bu hadis, siyah sarık kullanmasının müstehab olduğunu göstermektedir.”
2- Cafer b. Amr b. Hureys:
“Ben Peygamber'i minber üzerinde, ucunu iki omuzu arasına sarkmış olduğu halde siyah sarıklı gördüm,” demekte.
Yine Şarih'in beyanına göre bu hadis-i şerif sarığın ucunun iki omuz arasına asılmasının müstehab olduğuna delalet etmektedir.
3- Rükane şöyle der:
“Ben işittim Resulullah şöyle diyordu: Bizimle müşriklerin arasında fark, takkelerin üzerine sarık bağlamaktır.” (Avn'üI-Mâbud fi Şerhi Sünen-i Ebu Davud)
4- Abdurrahman Hazretleri de şöyle anlatır:
“Allah Resulü (s.a.v.) bana sarık sardı da uçları önümden ve arkamdan sarkıververdi." Şarih bu hadis'in zayıf olduğunu kaydetmektedir. İmam-ı Nevevi de Şerh-i Mühezzebin'de şöyle der:
“Sarığın ucunu asmak da caiz, asmamak da caizdir. Herhangi birinde kerahat yoktur. Salı vermeyi terk etmekteki yasak sahih değildir. Hz. Abdurrrahman’ln rivayet ettiği hadis'in zikrinde Neyl’ul-Evtar’da şu nakle rastlanmaktadır: “Göğüs üzerine sarığın asılı verilmesi, sünnet-i seniyye ile temessük eden salihlerin şiarındandır."
Ve Netice:
1- Sarığın İslamdaki yeri:
Sarık sünnet`tir! Sünniyyeti kavli, fiilî ve takrirî sünnet'le sabittir. Sarık aynı zamanda Şeair-i İslam'dandır, yani müslümanların alâmetlerinden biridir. Başka bir ifade ile, müslüman sarıklı olur. Keza sarıklı birini gördüğünüz zaman onun müslümanlığına hükmedersiniz ve, “Bu müslümandır!" dersiniz. Yanına rahatça yaklaşıp selam verebilir ve hal hatır sorarsınız ve yine çekinmeden yardım talebinde bulunur, gerektiğinde sormadan yardımınızı yapabilirsiniz ve bütün bunların üstünde ve ötesinde onu sever ve bağrınıza basarsınız.
İşte Sarığın Güzelliği:
Evet sarık güzeldir, müslüman da güzeldir. Güzel güzele yakışır. Esasen İslam'ın her şeyi güzeldir ve hoştur. Onun her emrinde ve her tavsiyesinde mutlaka bir güzellik olduğu gibi, her yasağında da mutlaka bir çirkinlik vardır. Zira Allah, kuluna güzel ve faydalı olanı emreder, çirkin ve zararlı olanı da yasaklar. Ve çünkü Allah, hâkimdir, her işi hikmete mebnidir. Sarık takmayı müslümanlardan yasaklayanlar, müslümanların dostu değil, düşmanıdır. Sarık takmayan müslüman da ya İslam'ı bilmiyor ya da ahmaklık yapıyor. Hele hele bunu hor gördüğünden kullanmıyorsa bu durum kendisine çok pahalıya mal olur. Neden? Çünkü o, İslam'ın güzel gördüğünü çirkin görmüştür ki, bu da insanı küfre götürür.
Müslümanın Dört Alâmeti:
Batın, kurb-i batın, zahir, kurb-i zahir.
Yani siz müslümanı bu dört alâmetiyle tanırsınız. Zira o, Şehadet kelimelerini kalbiyle tasdik ederken, bunları diliyle de ikrar eder. Hal-i hayatında başındaki sarığıyla mü'min ve müslüman olduğunu bütün âleme ilan ederken, teneşire çıktığında da müslüman olduğunu, gerektiğinde Sünnetli oluşuyla kendisini yolcu eden müslümanlara ve bu müslümanların başındaki imam efendiye Ii-san-ı haliyle de olsa “İşte bakın, ben de müslümanım ve sünnetliyim. Binaenaleyh, siz benim müslümanlığıma rahatlıkla şehadet edebilirsiniz. Zira kalbimde tasdik, dilimde ikrar, başımda sarıklı bir hayat yaşadığım gibi, sünnetli bir hayat sürdüm!” diyerek geride bıraktığı arkadaşlarını selamlıyor...
Unutulmuş Bir Sünneti İhya:
Ve nihayet müslüman ve hele hele Hoca Efendi bilmeli ki, sarık bağlama Allah Resulü (s.a.v.) Hz. Muhammed’in Sünnet-i Seniyye'si olduğu gibi sarıksız gezme de Allah düşmanı Beton Kemal'in sünnet-i seyyie'sidir.
2- Sarığın Şekli ve Rengi:
Sarık demek, başa giyilen bir takkenin etrafına sarılan ve takkesiz başın etrafına sarılan bir bez parçası demektir. Rengi ise beyazdır. Yukarıda görüldüğü gibi bazen de siyah olur. Sarma şekillerinde farklılık olabilir.
3- İstisna Yok:
Sarık erkeklere mahsus bir kıyafettir. Müslümanlara mahsus olan sarığı sarmada, müslümanlar arasında genç- ihtiyar, avam-âlim arasında fark yoktur. Hepsi için sünnet olduğu gibi namazda getireceği ve kazandıracağı sevab yönünden de fark arz etmez. Hocalara ve talebelere mahsus oluşu arızîdir ve bazı kişilerin indi mulahazalarıdır. İleri sürdükleri sebepler, sarık hakkında varid olan hadis-i şerif'lerin mutlakiyetini kayıtlayamaz. Şayet mesele ulemanın avamdan ayrılması ve farkedilmesi ise, bu fark mesela büyüklük ve küçüklük farkı olabilir veya sarış şeklinde farklar olabilir.
Taviz Yok:
Müslümanlar, bir takım sebep ve bahaneler ileri sürerek taviz verdiklerinden dolayı bir gün geldi bu mübarek kisveyi Allah ellerinden aldı ve artık kâfirlere benzer hale geldiler; başlarından sarığı indirip, kâfirler gibi ya gavur şapkası giyer duruma düştüler, ya da baş açık gezer hale geldiler. İkisi de kâfirlerin adetidir. Müslümanlıkta ne o var, ne de bu var!.. Bir müslümanın başı açık gezmesi şöyle dursun, gördüğünüz gibi sarıksız dolaşması ve hele hele baş açık namaz kılması mekruhtur. Sarıksız namaz kılması ise sünnet'i terk etmenin ötesinde kat kat sevabın terk edilmesine sebebiyet verir. Ve hulâsatül-hulâsa diyebiliriz ki:
Bugünkü müslümanlar şayet içine düşmüş oldukları zillet, esaret ve perişanlıktan kurtulup, Kur'an hâki-miyyetine ve Şeriat devletine tekrar ulaşmak istiyorlarsa, İslam'ı bir bütün olarak yaşamalı ve bu arada erkekler sarıklı, kadınlar ise çarşaflı olmalıdırlar. Ve bu suretle, haberde varid olduğu gibi, “Benim ümmetim külah üzerine sarık bağladığı müddetçe bozulma-yacaktır!” Sırrına mazhar olmalıdırlar.
---------------------------------------------
Kaynaklar:
Âlimlerimiz (Allah kendilerinden razı olsun) sarık mevzuunda çeşitli eserler te'lif etmişlerdir. Bunlardan bir kısmına işaret edelim:
1- Celaleddin Es-Suyuti ”El-Ehadis’ül-Hisan fi ma verede fit-Taylasan”
2- Yine bu zatın “Tayyül-Lisan an Zemmit-Taylasan“
3- Yine aynı zatın, “Evab fil-Azabe”
4- Muhammed b. Yahya El-Buhari'nin “Risale fi Faziletil-İmame ve Sünnetiha"
5- Ebu Abdullah Muhammed b. El-Vaddab el-Endülisi’nin "Kitab-ı Fazl-i Libas-i İmame”
6- Muhammed bin Sultan Muhammed b. EI-Kari’nin “Risale fi meseletil-imame”
7- Muhammed Hicazi b. Muhammed b. Abdullah el Vaiz’in “EI-Varid`ul-Müste'zabe bi Mesadiri’l-İmame vel-Azabe"
8- Ahmed b. Muhammed b. Ahmed eI-Mekkari’nin “Ezher’ül-Kumame fi Ahbar‘il-İmame”
9- Ebu Fazl Muhammed Ahmed “Tuhfetül-İmame bi- Ahkâmil-İmame"
10- Şihabüddin Ahmed b. Muhammed eI-Hafacı eI-Efendi “Eş-Şimame fi SıfatıI-İmame”
11- Nasirüddin Muhammed b. Ebi BekrAli b. Ebi Şerif el- Makdisi’nin “Seval-Gımame fi İrsal-i Tarafil-İmame"
12- İbn-i Hacer el-Heytemi eI-Mekki “Kitab'üd-Darril- Gımame fi Ahbar’it-Taylasan vel-Azabe vel-İmame”
13- Alvan eI-Amevi “Manzumet`iI-Kelam ala`l-İmame“
……………………………………………………………………………
Ümmet-i Muhammed Gazetesi, Sayı: 65
BEYYİNELER 3 - CEMALEDDİN BİN REŞİD رحمة الله عليه
Heute | 1010 |
Insgesamt | 4694552 |
Am meisten | 42997 |
Durchschnitt | 1753 |